Günümüzün en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan IBM, geçmişte bu kadar görkemli bir şirket değildi. 1917 yılında Thomas J. Watson tarafından kurulan IBM; ölçekler, kontrol saatleri, delikli kartlar ve tablolama makineleri gibi basit iş makineleri üreterek işe başladı. Zamanla çağın gereksinimlerine ayak uyduran şirket, özellikle kişisel bilgisayarların üretilmesiyle birlikte yükselişe geçti ve bugünkü devasa büyüklüğüne ulaştı.
IBM’in yaşadığı en zorlu dönem ise kuşkusuz 1929 Dünya Ekonomik Krizi ya da diğer adıyla Büyük Buhran idi. Pazarlama Uzmanı Ahmad Munawar, LinkedIn’de paylaştığı yazısında, teknoloji devi IBM’in Büyük Buhran’dan nasıl sağ çıktığını anlattı.
Büyük Buhran’ın cereyan etmesiyle birlikte, dünya genelindeki işsizlik oranı aniden %30’a yükseldi. Çoğu işletme, çaresiz bir şekilde bu kriz dönemini sağ salim atlatmaya uğraşıyordu. Şirketler, varlıklarını sürdürebilmek için gerekli olmayan tüm harcamaları kesiyorlardı. Çünkü doğru düzgün gelir elde edemiyorlardı. 1930 yılı itibariyla, ofis harcamaları pazarı %50 küçüldü ve bu durum, şirketlere yönelik ürünler üreten IBM’i de etkiledi.
Şirketin kurucusu olan Thomas J. Watson ise ekonomi tarihinin en büyük krizlerinden biri olan Büyük Buhran sırasında, Ar-Ge’ye büyük yatırımlar yaptı ve üretimi artırdı. Piyasanın geri kalanı sessizliğini korurken Watson bir vurguna hazırlanıyordu. Ekonomi tekrar rayına oturduğunda, patlaması kesin olan telafi edici talebi karşılamaya hazır olmak istiyordu. 1929 yılındaki büyük krizi takip eden yıllarda, IBM milyonlarca dolarlık yatırım yaparak iş hacmini genişletti. Bununla birlikte Watson, inovasyonu teşvik etmek için yepyeni bir araştırma tesisine 1 milyon dolar (bugünkü 17 milyon dolara denk) harcadı. Ancak bütün bu harcamalara rağmen, şirketin geliri sabit kaldı ve IBM’in hisse senedi fiyatı rekor seviyelere düştü.
1935 yılında, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, Sosyal Güvenlik Yasası’nı imzaladı. Yeni mevzuat, tüm çalışanların emekli olduktan sonra ya da bir hastalık durumunda yararlanabilecekleri bir sosyal güvenlik fonuna para yatırmalarını gerektiriyordu. Şirketlerin artık çalışanlara ödenen ücretleri takip etmesi gerekiyordu. Bu şekilde hükümet, insanların yeni fona katkı yapmalarını garanti altına alabilecekti.
Bu yeni yasanın çıkmasının ardından, tablolama makinelerine olan talep birdenbire arttı. ABD’deki her büyük şirketin bu makinelere ihtiyacı yoktu, fakat hükümetin kendi sosyal güvenlik işlemlerini yapmak için bu makinelerden bir sürü satın alması gerekiyordu. Ve IBM, bu büyük talebi karşılamaya hazırlanan tek şirketti.